Roma gezi rehberi, Roma seyahat notları, İtalya Tatil, Roma gezilecek yerler, gezi yazısı, gezi programları, gezi rehberi, seyahat önerileri
İtalya başlı başına kültür, tarih, mutfak ve sanatıyla birlikte tam bir turizm memleketi. Şu an COVID-19 nedeniyle dünya genelinde seyahat kısıtlamaları olsa da karantina sürecinde ev hapsinden sıkılmamak adına gelecek güzel günler için seyahat planlamaları yapılabilir.
İtalya’da nerden gezmeye başlayacağınızı kestiremiyorsanız şehirleri ilk olarak kuzey ve güney olarak ayırmanızı, hem vakit hem de nakit tasarrufu açısından tavsiye ederim.
Basitçe ele alacak olursak kuzey kesimle güney kesim arasında büyük kültürel farklılıklar olduğunu, gelişmişliklerin, ekonominin, standartların çok farklı olduğunu söyleyebilirim. Güney kesimde insanlar daha sıcakkanlı, mutfağı daha zengindir ve Roma, Pompeii buram buram tarih koksa da kuzeyde de özellikle Floransa’da el değmemiş yakın tarihin kalıntılarını, bozulmamış saray ve müzeleri büyük bir hayranlıkla gezebilirsiniz.
Kısa bir yol haritası çizecek olursak mutlaka görmeniz gereken güney İtalya şehirlerini Roma, Vatikan, Napoli, Pompeii, Bari, Positano; kuzey şehirlerini ise Floransa, Venedik, Milano, Pisa olarak kendimce sıralayabilirim.
Roma’da metro hattıyla şehirde ki çoğu turistik yere ulaşım sağlayabilirsiniz. Ayrıca yürüyerek de rahatlıkla gezilebilecek bir şehir.
Termini’de otobüsünüzden inip Laurantina yönündeki metro B hattına binip 2 durak sonra Colosseo durağında inince kolaylıkla Kolezyum‘u bulabilirsin. Uçakla geldiğinizde Fiumicino Havaalanı’ndan şehir merkezine her 20 dk.’da bir otobüs bulabilir, havaalanı altından geçen tren hattını kullanabilir veya shuttle ya da taksiyi tercih edebilirsiniz.
Kolezyum
Sabahın ilk ışıklarının Kolezyum (Colloseum) üzerine doğuşunu ve eşsiz görüntüsünü kaçırmamak için erken saatlerde orada olmanızı öneririm zira uzun bilet kuyruklarına maruz kalabilirsiniz.
İmparator Vespasianus tarafından M.S. 72’de yaptırılmaya başlanan ancak M.S. 80 yılında Titus döneminde tamamlanan amfitiyatrodur Kolezyum. Biletleri Kolezyum girişinde temin edebileceğiniz gibi online olarak da satın alabilirsiniz. Bileti alırken birçok seçenek mevcut.
Kolezyum+Roma Forumu+Palatino Tepesi üçlü giriş biletini 12 Euro’ya satın alabilirsiniz. Gladyatör savaşlarına, idamlara, boğa güreşlerine, hayvan dövüşlerine sahne olmuş Kolezyum’un içinde gezinirken kendinizi adeta bir tarihin içinde bulacaksınız.
Kolezyum’dan çıkınca aldığınız biletle arkeolojik kazı alanı gibi gözüken M.Ö. 46 yılında Jules Sezar’ın oluşturmaya başladığı şehrin merkezi konumuna gelen Roma Forum’u gezebilir kemerli sütunları, bazilikaları, heykelleri, tapınakları inceleyebilirsiniz.
Roma Forum’dan yaklaşık 40 m yukarıda, bir çok hediyelik eşya satan dükkanlarda gördüğünüz 2 çocuğu Emziren Dişi Kurt’un simgesi haline gelmiş Palatina Tepesine de aynı bilet ile girebilirsiniz. Burada da birçok tapınak, bahçeler ve stadyum görebilirsiniz.
Geziye Piazza Venezia meydanına doğru devam ettiğinizde yol üstünde başka bir kazı alanı olan Foro Di Traiano’yu (Trajan Sütunu) görebilirsiniz.
Meydanın karşısında görkemli II. Vittorio Emanuele Abidesi’ni (Monumento a Vittorio Emanuele II) ve at üstündeki kral Vittorio Emanuele’nin devasa heykelini görebilirsiniz.
İhtişamlı yapının içerisinde gezerken zorunlu çıkışı takip etmeniz gerek. İsterseniz asansörle en üst kata çıkabilirsiniz. Terasa çıkınca gördüğünüz efsane manzara Roma’yı ayaklarınıza seriyor, tüm yorgunluğunuzu alacak cinsten.
FONTANA DI TREVI
Sırada sadece Türkler’in Aşk Çeşmesi dediği asıl adı Fontana di Trevi olan Trevi Çeşmesi var.
Trevi’ye giderken yol üstündeki kafelerin birinde oturup eşsiz İtalyan kahvelerini gerçek Tiramisu ile birlikte tatmanızı öneririm.
Eşsiz lezzetler, farklı tatlar bir geziyi gezi yapan en önemli detaydır. Trevi Çeşmesi’nin ortasında su ve denizlerin tanrısı Neptün (yunan mitolojisinde Poseidon) heykeli solunda tarım ve bereket tanrısı Demeter, sağında sağlık ve temizlik tanrıçası Hygieia heykeli bulunur. Bu çeşmeye arkanızı dönüp sağ elinizle sol omzunuz üzerinden para atarsanız tekrar Roma’ya geleceğinize inanılır.
Eğer 2 bozukluk atarsınız Roma’da birine âşık olacağınıza, 3 adet bozukluk atarsanız Roma’da evleneceğinize inanılır. İnanmak size kalmış. Ben ne olur ne olmaz deyip 4 adet attım hala beklemedeyim 🙂
Pantheon
Bir sonra ki durak: Pantheon. Antik Roma’nın tüm tanrıları için M.S. 118 – 125 yılları arasında inşa edilen ve Roma’daki en eski beton kubbeli tapınak.
Girişte görevliler tarafından uyarılmamak için şort ya da mini etek giymemenizi öneririm. Yakanızda dekolte varsa mutlaka bir şal yada atkı sarmanızı, şapkanızı çıkarmanızı istiyorlar. Şimdiye kadar gezdiğim kilise ve tapınaklarda böyle bir uygulama görmeyip şaşırsam da İtalyanların koyu Katolik olduklarını da aklınızın bir köşesinde bulundurmak gerekiyor.
Yapının içine girdiğinizde devasa kubbe ilk dikkatinizi çeken şey oluyor ve nasıl bir mimari ile yapıldığını düşünmeden edemiyorsunuz. Biraz daha dikkatle bakınca içerisinin aslında çok aydınlık olduğunu ama kubbenin ortasında ki 8 metrelik açıklıktan başka bir pencere ya da aydınlatma olmadığını fark edince şöyle bir durup on saniye ‘Vayy bee’ diyip bir kez daha hayran olabilirsiniz.
Vatikan’a doğru ilerlerken sağınızda Tiber Nehri ve Kutsal Melek Kalesi’nin (Castel Sant’Angelo) muhteşem görüntüsüyle karşılaşacaksınız. Vatikan’a başlı başına ayrı bir gün ayırmanızı ve müzelerin tadını doyasıya çıkarmanızı önerebilirim. O yüzden şimdilik Vatikan’ı es geçiyorum.
Castel Sant’Angelo’nun dış görüntüsü bile beni doyurduğu için ve tabii ki biraz da merdivenleri çıkmaya cesaret edemediğim için içine girmedim ama siz tepesine çıkıp Roma’yı yukarıdan bir izleyin derim.
Pıazza Navona’ya gitmezseniz Roma gezisini bitiremezsiniz,
fark etmeseniz bile yolunuz bu meydana düşmüş olabilir. Canlı müzik eşliğinde meydanda dans edebilir, sanatçıların yeteneklerine hayran kalabilir, çeşitli akrobat gösterileri izleyebilirsiniz. Ayrılmak istemeyeceğiniz capcanlı eğlenceli, sevimli bir meydan.
Meydanın ortasındaki çeşme büyük bir sanat eseri aslında. 1651 yılında yapılan Dört Nehir Çeşmesi’nin (Fontana Dei Quattro Fiumi) heykelleri o zamanlar dünyada bilinen 4 nehri temsil ediyor: Ganj Nehri, Nil Nehri, Tuna Nehri ve Rio de la Platta Nehri.
Hemen yanlarda bulunan restoranlardan birine oturup İtalyan yemeği yemenizi şiddetle tavsiye ederim, pizza, makarna ya da deniz ürünleri. Hepsi birbirinden güzel tatları denerken etrafı izlemek günün yorgunluğunu atmak size eşsiz bir mutluluk sunacaktır.
Ayrıca bu restoranlardan birinde Tiffany’de Kahvaltı adlı filmin bir sahnesi de geçmektedir. Doğru kafedeyseniz eğer, menü de Audrey Hepburn’un fotoğraflarını görebilirsiniz 🙂
Akşam serinliğinde yürüyüp sokaklardan gelen opera seslerini dinleyebilirsiniz. Güzel bir gelato da iyi gider ve her yerde bulabilirsiniz. Dondurmanızı yiyerek son durak olan Piazza Spagna’ya gidip İspanyol merdivenlerine oturarak Roma’nın canlılığını, kültürünü, tarihini ve sanatını hafızalarınıza kazıyabilirsiniz.
Yeni yerler görmek kültür öğrenmektir ama en önemlisi sevdiklerinizle birlikte yeni anılar biriktirmektir.
BONUS: Roma’da bir caddeye Largo (Büyük) Mustafa Kemal ATATÜRK adının verildiğini biliyor muydunuz? Yolunuz düşerse bir uğrayın derim. Caddenin yanındaki parkta bir anıt bulunuyor ve üstünde ‘’ Yurtta Barış Dünyada Barış’’ yazıyor.
YAZAR: K. SERÇE
Almanya 23 Seyahat Noktası Önerisi
Ukrayna Çernobil yazımız ve Chernigiv Gezi Notları içeriğimiz de ilginizi çekebilir.